Diplomasi Tarihi

Dil Seç :
Hızlı Kategoriler
 
Diplomasi Tarihine dair interaktif soru cevap forumumuzda tarihi olaylar hakkında bilgi bul, paylaş ve öğren! Uzman görüşleriyle zenginleş, tarihle etkileşime geç.
Çin, tarih boyunca diğer coğrafyalara ve uluslara nazaran her zaman kendine has özellikler barındırmıştır. Çin’in benzersizliği, Henry Kissinger’ın ifadesiyle bizzat yani başlangıcıyla karşımıza çıkar. Zira pek çok kişi için Çin ezelidir ve Çin’in diğer uluslara nazaran bir başlangıcı yok gibi görünür.[1] Orijininden başlayan bu benzersizlikler çağlar boyu devam eder ve 19. yüzyılın başına, ele alacağımız konuya kadar uzanır. Nitekim Afyon Savaşları’nı diğer sömürgecilik için yapılan savaşlardan ayıran husus Çin’in ekonomik yapısının benzersiz olmasıdır. Bu konuda Çin’e has olan şey herhangi bir ulus ile girdiği ticaret ilişkisinde daima cari (ticari) fazla vermesidir. Öyle ki, dünya üretiminin %38’ini tek başına gerçekleştiren bu büyük...
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun 1815 Viyana Kongresi ile oluşan düzenden sonra en büyük amacı, Balkanlar üzerinde hâkimiyet kurmak olmuştur. 19. yüzyılın son çeyreğine kadar Osmanlı Türklerinin hâkimiyetinde kalan Balkanlar, aynı zamanda Rusya’nın da elde etmek istediği hâkimiyet alanlarından biriydi. Esasında bölge halklarının büyük çoğunluğu Slav ırkından olup, Ortodoks mezhebini benimsemişti. Bu detay, Rusya’nın Balkanlara karşı hamlelerini meşrulaştırmak için 1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasından beri kullanılmıştır. Avusturya-Macaristan ile Rusya arasındaki bu rekabet, Türk tarihine ”93 Harbi” diye geçen, 1877-78 Türk-Rus Savaşları sonucunda imzalanan iki antlaşma ile daha da kızışmıştır. Rusya’nın baskısıyla Yeşilköy’de...
Yakın tarihimiz ciddi bir şekilde ele alınması gereken ve dönemin şartları göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi gereken önemli bir tarih alanıdır. Ancak Türk insanı yakın tarihini bilmemekte ve objektif değerlendirme yerine ideolojik fikirlerini ön plana çıkararak kendisinde ya eleştiri ya da direkt savunma yapma zorunluluğu hisseder. Lozan konusu da yakın tarihimizin en çok tartışılan konusudur. Görebildiğim kadarıyla Lozan konusunda uzlaştığımız pek bir ortak nokta yok ülke olarak. Her şeyden önce sevelim ya da sevmeyelim, Lozan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu olduğunu ve siyasi bağımsızlığımızın simgesi olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Almanların Versay’da, Macarların Trianon’da çektiği acıyı Sevr’de bize çektirmek isteyen...
İstanbul’un fethinden sonra gözler Ege’deki adalara çevrilmişti. Osmanlı, Ege’yi Türk gölü haline getirmek istiyor ve bunun için de güçlü bir donanma oluşturuyordu. İstanbul’un fethi sırasında Bizans’ın elinde Gökçeada, Limni ve Taşoz Adası bulunuyordu. Diğer adalar da Venedik, Ceneviz ve Rodos Şövalyeleri arasında paylaştırılmıştı. 1453 sonu ve 1454 başında fethedilen Enez ile birlikte şehrin karşısındaki Taşoz ve Limni adasının fethedildiğini Aşıkpaşazade’den öğreniyoruz. Bakalopoulos’a göre Enez’in tam karşısında bulunan Semadirek adası da aynı yıl fethedilmiştir. Bozcaada’nın da 1455 yılı itibariyle Osmanlı hakimiyetine girdiği görüşü hakimdir. 1462’de ise Midilli Osmanlı hakimiyetine girdi. Osmanlı’nın Ege’deki üstünlük mücadelesi...
1952’de, Mısır’da 150 yıldır hüküm süren Kavalalı Hanedanı’nın sonunu getirecek ve Mısır’ı bambaşka bir evreye sürükleyecek bir gelişme yaşandı. 1949’da gizli bir şekilde kurulmuş olan Hür Subaylar kansız bir darbe yapmıştı. Darbe ile birlikte Mısır’da krallık yıkılmış, Cumhuriyet rejimi tesis edilmişti. Geçiş döneminde ise, Cumhurbaşkanı Orgeneral Muhammed Necib oldu. Ancak yönetim, Devrimci Komuta Konseyi’nin elindeydi. Darbenin liderlerinden Cemal Abdülnasır da, kısa süre sonra başbakan oldu. Nasır, 1956’da yapılan seçimlerde de cumhurbaşkanı seçilerek, yönetimi tamamen kontrolü altına aldı. Nasır’ın Arap milliyetçiliğini körükleyici ateşli konuşmaları, hırsı ve ihtirasları, Mısır’ı Arap dünyasının liderliğine taşıyordu. 26 Temmuz...
Augsburg Barışı (1555) ile yeni bir döneme giren Avrupa, din savaşlarını bitirmiş görünüyordu. Augsburg’da ”Cujus Regio, Ejus Religio” yani ”Kimin Bölgesi, Onun Dini” anlayışı benimsenmişti. Ancak bu barış kısa sürecekti. Özellikle Alman coğrafyasının parçalanmış yapısı çok ciddi bir kırılma yaratabilirdi. Nitekim savaş orada patlak verecektir. Kutsal Roma İmparatoru II. Rudolf’un, Bavyera Kralı I. Maximilianus’tan Katolikliği baskın hale getirmesini istemesi Augsburg Barışı’nı ihlal olarak görülüyordu. Yine Bohemyalı Protestanlara II. Rudolf tarafından verilen imtiyazların sonraki imparator II. Ferdinand tarafından geri alınması mezhep savaşlarını kaçınılmaz kılmıştır. 1618’de Bohemya’da başlayan isyan, kısa sürede tüm Avrupa’ya...
 << BİZİ TAKİP EDİN

Son kaynaklar

Forum istatistikleri

Konular
3,750
Mesajlar
4,406
Üyeler
401
Son Üye
SherryTall

Kaynak istatistikleri

Kategoriler
25
Kaynaklar
1,581
İndirilme
27,298
Disk kullanımı
972.4 GB
Geri
Yukarı Alt
Community platform by XenForo® © 2010-2024 XenForo Ltd.1