Tarih 1525 Alman Köylü Savaşı

Dil Seç :
Hızlı Kategoriler
 
Eki Görüntüle 2754
Thomas Müntzer​

Avrupa tarihi, uzun yıllar boyunca onlarca din ve mezhep çatışmalarına tanıklık etmiştir. Şüphesiz bu çatışmaların en büyüğü, reform hareketiyle başlayan ayrışma sürecinde yaşanmıştır. Gerek Otuz Yıl Savaşları, 1555 Augsburg Barışı öncesi savaş durumu ve gerekse Karşı Reform gibi olaylar, bu ayrışma süreci içerisinde bahsedilen başlıca çatışmalar olmuştur. Ancak herkesin unuttuğu, hakkında üç-beş satır dışında pek bir şey yazılmayan bir hareket var ki yalnızca Roma veya Protestan kiliselerine karşı gelmekle kalmamış, geleneksel Avrupa’nın sosyal ve ekonomik yapısına bile yeni bir bakış açısı geliştirmiştir. Tabii ki 16. yüzyılın muhafazakar Avrupa’sı bu hareketin de başını, -gayet kanlı bir şekilde- kendisine yakıştığı gibi(?) ezecektir.

15. Yüzyıl Sonlarında Almanya’da Toplumsal Durum​

15. yüzyılın sonlarına geldiğimizde Almanya, diğer Avrupa ülkelerine nazaran daha sefil bir durumdadır. Diğer Avrupa ticaret merkezlerinin -örneğin Londra- etkisinden, arazi şartlarının elverişsizliği ve diğer Avrupa ülkelerinde görülmemiş şekilde katı bir feodalizm sebebiyle etkileşimden çok uzaktadır ve çeşitli ticaret yollarından da yoksundur. Bu sebeple Almanya’da sosyal yaşam, Avrupa’nın diğer bölgelerine göre daha az gelişmiştir.[1] Feodal beylerin sayısının diğer Avrupalı devletlerden çok daha fazla olması, beyler arasındaki çatışmaları arttırmakta, bu da vergilerin arttırılmasına yol açmaktaydı. Böylelikle Feodal beyler yoksul köylülerin, hem onları savaştırmak, hem de savaşı finanse edebilmek için köylülere ağır vergiler yüklemek suretiyle, insan gücünü ve gelirini sömürmekteydi. Bu sebeple Alman köylülerinin, Huss Hareketinden[2] itibaren (1436) bu çağda sürekli olarak yerel ayaklanmalara katıldıklarını gözlemleyeceğiz. Üstelik bu ayaklanmalar, ekonomik kaygıların yanında dini kaygılar da güden reformcu ayaklanmalardı.[3] Buradan da anlayacağımız üzere Reform hareketi yalnızca Martin Luther ve John Kalvin’in başlattıkları yeni bir akım değildir. Roma Kilisesinin dogma dayatılarına karşı sadece Almanya’da Hans “Kavalacı Jean” Boeheim ve Syaard Aylva gibi birçok insan da ayaklanmıştır.[4]

Martin Luther ve Thomas Müntzer​

İsmini saymadığım, fakat Roma’nın ve Lutherciliğin dayattığı dogmalara karşı “devrimci” bir reform anlayışıyla sahaya çıkan bir isim daha vardır: Thomas Müntzer. Thomas Müntzer, 1490 yılında, Batı Almanya civarındaki Stolberg’de doğdu. Latince, Yunanca ve İbranice dilerinde kendini geliştirdi ve 1513’te Halle’de asistan olarak göreve başladı. Bu yıllarda, kilise reformu için orta sınıfı temsil etmekteydi. Zamanla Martin Luther’in reformundan etkilendi. Bir müddet sonra ise Martin Luther ile beraber köylü ve alt sınıf burjuva haklarının savunucusu oldular.[5] Bu iki reformcu papaza göre köylüler olmadığı takdirde, soyluları soylu yapan maddiyat ve maneviyatın hiçbir anlamı kalmıyordu. Dolayısıyla ortadaki sınıf ayrımı kalkmalı, köylülerle soylular eşit haklara sahip olmalıydı. [6]

Thomas Müntzer ve Martin Luther, Roma kilisesinin otoritesine ve lüks yaşamına karşı birlikte mücadele etseler de bir süre sonra aralarında fikir ayrılıkları başladı. Çünkü Luther, önceleri yoksul köylülerin ve küçük burjuvazinin önderi olarak Roma’ya ve feodalizme, hemen aşağıdaki alıntıdaki gibi şiddetli bir şekilde karşı çıkmasına rağmen daha sonradan seslendiği kitleleri yüz üstü bırakarak Saksonya Prensinin koruması altına girdi.[7]

“Eğer saldırılarının kudurganlığı devam edecekse, bu kudurganlığı durdurmak için, sanırım kralların ve prenslerin zora başvurduklarını, ve girişimlerine sözle değil, silahlarla bir son verdiklerini görmekten daha iyi bir yol ve daha iyi bir çare herhalde olmayacak. Tıpkı hırsızları ip, katilleri kılıç, sapıkları ateş ile cezalandırdığımız gibi, bu uğursuz yıkım öğretmenlerine, papalara, kardinallere, piskoslara ve tüm Roma Sodom’u sürüsüne, neden elimizde olan bütün silahlar ile saldırmıyor, ve neden ellerimizi onların kanlarında yıkamıyoruz?”[8]

Dolayısıyla Luther, savunduğu tezlerle, Roma kilisesinin lüksüne ve dayatılarına karşı çıkarken, feodal beylerin koruması altına girerek aslında aristokrasinin lüks yaşamına müdahale etmemek suretiyle kendisiyle çelişmekteydi. Müntzer ise alt sınıf olan yoksul köylülerin yanında durmuş, gücünü alt sınıfa dayandırmıştır.[9] İki eski dost, toplumsal alanda olduğu gibi bir süre sonra dine bakış açıları sebebiyle de fikir ayrılıklarına düşmüştür.

Luther’e göre dinin tek dayanağı İncil’dir ve İncil olmalıdır. Ancak Müntzer’e göre “gerçek yaşayan vahiy”, her zaman insanda bulunan akıldır.[10] Müntzer bu ayrışmayı fark ettikten sonra görüşleri kendi görüşlerine benzeyen John Huss’un takipçilerinin –Taboristlerin-[11] desteğini almak üzere Bohemya’ya gitti.[12] Tanrının gerçek temsilcisinin halk olduğunu savunan Müntzer, radikal söylemleriyle giderek devrimci bir çizgiye kaymaktaydı ve bir süre sonra öyle vaazlar verdi ki takipçileri, Friedrich Engels’in söylemiyle “tanrıtanımaz” bir tutum içerisine büründü. “Müntzer’e göre, tanrı krallığı, orada artık hiçbir sınıf ayrılığı, hiçbir özel mülk, toplum üyelerine karşı çıkan hiçbir yabancı, özerkli devlet iktidarının bulunmadığı toplumdan başka bir şey değildi.”[13] Kısa süre sonra sert söylemlerle direkt olarak Luther ve fikirlerine karşı çıktı:

“Başlarını okşayıp ağızlarına bal çaldığınız Alman soyluluğu sağ olsun, Worms’ta Kutsal Roma İmparatorluğu’nun huzuruna çıktınız… Şeytan yok etmeli sizi… Etiniz eşeğinkine benzer, yavaşça pişirilmeniz gerekecek.[14]
Eki Görüntüle 2755
Luthercilik, Martin Luther ile ortaya çıkan en yaygın Protestan mezheptir. Lutherciliğin tek dayanağı incildir. İnancın da bireyselleşmesiyle birlikte esasında Laik bir çizgiye sahip olduğu söylenebilir. Mistisizmden uzak olmasıyla Thomas Müntzer’in “yaşayan vahiy” söylemiyle ayrışmaktadır​

Prenslerin huzurunda Luther ve Müntzer tartışmaları “tanrıtanımaz” Müntzer’in yakalanma emriyle sonuçlandı. Müntzer ise bu yıllarda kaçak hayatı sürdü ve kısa süre içerisinde köylülerden oluşan radikal bir parti kurdu.[15] Bu süre zarfında Anabaptistler[16] ile tanıştı. Vaazlarına devam ettikçe köylüler arasında devrim fikirleri yayılmaya başladı. Esasında Müntzer’in bir devrim başlatma gibi bir isteği -en azından bu kadar erken- bulunmamaktaydı. Hatta bu zamanda yayımlanan ve Köylü Savaşı’nın manifestosu haline gelecek Suabiya’nın On İki Madde’sinin (Twelve Articles of Swabia)[17] yazarı da kendisi değildir.[18] Ancak daha önce de bahsettiğim üzere toplumsal durum, köylülerin galeyana gelmesine yol açtı. Devrim başlamış, bazı yerlerde meclisler basılarak “ebedi meclis” ismiyle yeni meclisler kurulmuştu.[19]

Eki Görüntüle 2756
Anabaptizm, reform sürecinde ortaya çıkan bir başka radikal mezheptir. Thomas Müntzer ve yandaşları ile tam olarak birbirlerine benzemeseler de sosyal eşitsizliklere karşı aynı cephede bulunmuşlardır.​

1525 Alman Köylü Savaşı​

İsyanlar genel olarak Güney Almanya’da gerçekleşmiştir. Bu bölge –günümüz dahil- her zaman Katolik halkın ve prenslerin bulunduğu bir bölge olmuştur. İsyan başladığında ise, bir tarafta Papa’nın gölgesindeki Katolik Prensler, öteki tarafta ise tek kutsal değer saydığı İncil karşıtı asiler arasında kalan Luther, Katolik prensler ve eski dostu arasında arabuluculuk yapmak istemiştir. Ancak isyan o kadar hızlı yayılmıştı ki etrafı sarılan Luther, kendisine de kan kusan bu ayaklanmaya karşı çıkması gerektiğini anlayarak isyanı bastıracak olan ordulara şu şekilde fetva vermiştir:

“Prenslerle yargıçlardansa, tüm köylülerin ölmesi daha iyidir.[20]

Kudurmuş köpekleri gebertir gibi, gizlice ve açıktan açığa bunları parçalamak, bunları boğmak, bunları boğazlamak gerek! Bu nedenle benim aziz beylerim, bunları boğazlayın, bunları gebertin, bunları boğun, burasını şurasını kurtarın! Eğer bu savaşta ölürseniz bundan daha kutsal bir ölüm olamaz!

Köylülere acımak yok! Tanrının acımadığı, tersine cezalandırmak ve yok etmek istediği kimseleri bağışlayanlar da isyana katılmışlar demektir.”[21]

Eki Görüntüle 2757
İsyan Bölgeleri ve Muharebeler​

Çeşitli isyan bölgelerinde toplam 300.000 yoksul köylü bu ayaklanmalara katılmıştır.[22] Bu sayının 1525 gibi erken bir tarihte ayaklanmaya katıldığını düşünüp, bu sayıyı şimdiki Federal Alman Cumhuriyetinin nüfusuna oranlayıp 3 milyon[23] gibi bir sayıya ulaştığımızda, isyanın hayret verici şekilde fazla destekçi bulduğunu görebiliriz. Anabaptistler gibi birçok radikal grubun da katıldığı bu devrim, Müntzer için şartları henüz oluşmamış ve gereken tedbirler alınmamışken başladığında, Thomas Müntzer ne kadar hazırlıksız olsa da isyana önderlik etmek zorunda kalmıştır.[24] Yani Müntzer, isyan başladıktan sonra kendi savunduğu fikirler uğruna mücadele etmekten çok topluluğun talepleri ve görüşleri doğrultusunda mücadele etmek zorundaydı. Güçsüz bir parti ile bu derecede büyük bir isyanı kontrol edemezsiniz ki Thomas Müntzer de bu konuda başarısız olmuştur. Artık donanımsız ve çağın en önemli askeri gücü olan süvarilerden yoksun köylüler,[25] zengin prenslerin ordularıyla (Swabian League) karşı karşıyaydı.

Suabiyan Birliği (Swabian League)​

Eki Görüntüle 2758
Swabian Birliği lideri Truchsess von Waldburg

Bu yıllarda Avrupa’da Habsburg-Valois çatışması vardır. Habsburg Hanedanı’ndan, İmparator V. Charles (Şarlken) Fransa ile savaşta olduğundan isyanla ilgilenmesi için kardeşi Avusturya Arşidükü Ferdinand’ı görevlendirmiştir. Arşidük ise isyanı bastırması için bölgedeki prenslerin katılımıyla oluşan, başında Truchsess von Waldburg’un bulunduğu Suabiyan Birliği’ni[26] (Swabian League) görevlendirmiştir.[27] Bu ordu, İmparatorluk tafarından desteklenen meşru bir ordu olduğu için zengin ve iyi donanımlı bir orduydu.[28] İsyan, Frankenhausen, Weinsberg, Leipheim, Allgäu, Böblingen, Königshofen, Breisgau, Würzburg gibi dağınık bölgelerde yapılan muharebe ve kuşatmalarla devam etti. Savaşın neticesinde ise iyi donanımlı Suabiyan Birliği isyanı bastırdı.[29] İsyan tamamen bastırıldığında ise 100.000 yoksul köylü öldürülmüş olacaktır.[30] Thomas Müntzer ise Almanya’da Weimar şehrinin biraz kuzeyinde Suabiyan ordularına karşı direnirken esir edildi ve işkence edildikten sonra kafası kesilerek 35 yaşında öldürüldü.[31]

Sonuç

Reform hareketi, bildiğimiz üzere Avrupa’da dine yeni bir bakış açısı getirmiştir. Bir ekonomi öğrencisi olarak, tabiri caizse, Avrupa’da Papa’nın “monopolünü” kırmıştır. Ancak görüldüğü üzere, Martin Luther ve John Kalvin, Roma’ya karşı çıkmalarının yanında kendi istekleri dışında gelişen diğer reformcu akımların da önünü kesmişlerdir.

1525 Alman Köylü Savaşı, bundan 250 yıl sonra gerçekleşecek Büyük Fransız Devrimi’ne kadar gerçekleşen en büyük ayaklanmadır. Ancak dünyanın kaderini baştan yazan Fransız Devrimi’nden çok daha farklı ve önemli bir yönü vardır. Fransız Devrimi ve akabinde gerçekleşen devrimler (1830, 1848, 1871…) bir halk devrimi olmalarına karşın, tüm bu devrimlere ivme kazandıran itici güç burjuvaydı. Ancak bu devrim girişimi ise tamamen her safhasında yoksul köylülerin yer aldığı bir devrim girişimi olma özelliğine sahiptir. Bu büyük isyan, büyük katliamlarla bastırılmış olsa da, yoksul köylüler ile beraber ortaya çıkan fikirler ölmeyecek, Suabiyan’ın 12 Maddesini yazan ruh, 1789’da Bastille Hapisanesi’nin baskınında, 1848’de ve 1871’de, ve en nihayetinde 1917’de tekrar karşımıza çıkacaktır.
 
<< Bizi Takip Edin

Forum istatistikleri

Konular
3,842
Mesajlar
4,515
Üyeler
426
Son Üye
medo

Kaynak istatistikleri

Kategoriler
26
Kaynaklar
1,605
İndirilme
36,318
Disk kullanımı
972.4 GB
Geri
Yukarı Alt
Community platform by XenForo® © 2010-2024 XenForo Ltd.1