Avrupa Tarihi

Dil Seç :
Hızlı Kategoriler
 
Avrupa Tarihine dair interaktif soru cevap forumumuzda tarihi olaylar hakkında bilgi bul, paylaş ve öğren! Uzman görüşleriyle zenginleş, tarihle etkileşime geç.
15. ve 19. yüzyıllar arasındaki dört yüzyıl Avrupa tarihi için tam anlamıyla bir dönüm noktası olmuştur. Bu süreç Rönesans ve coğrafi keşifler ile başlamış, devrimler çağına kadar gelmiştir. Devrimler Avrupası’na geldiğimizde ise denizlerde Büyük Britanya, karada ise Fransa ve Rusya’nın üstünlüğü vardır. Fransız monarşisi Kral XIV. Louis’in döneminde sağlam temeller üzerine oturmaya başlamıştı ve Kardinal Richelieu’nun kara ordularında başlatmış olduğu reformlar sonucu Fransa, konumunu güçlendirmişti. İspanya’nın 1701 ve 1714 yılları arasında geçirmiş olduğu Veraset Savaşları sonucunda, Avrupa’daki konumu büyük ölçüde kaybetmesi ve kendi monarşisini Bourbon tesiri altında bırakması, Fransa’nın karada güçlenmesini sağlamıştır. Fransa’nın...
Giriş Büyük Fransız Devrimi ve akabinde gerçekleşen tüm devrimler dünya tarihini kuşku bırakmayacak şekilde derinden etkilemiştir. Öyle ki, Yeni ve Orta Çağların başlangıcı olarak kabul edilen hadiseler üzerinde genel olarak fikir birliği bulunamazken, Yakın Çağ’ın başlangıcı konusunda her tarihçi 1789 yılında mutabıktır. Fakat, gerçekleşen tek devrim 1789 Fransız Büyük Devrimi değildi. Hatta 1789 devriminin çoğu kazanımı, Thermidor darbesi ve akabinde gelen Napolyon dönemi ile birlikte hemen hemen kaybedilmiş(1). 1789’daki ruha yeniden hayat veren, düşünsel dünyamızı etkileyen ve bu suretle imparatorlukları parçalayan şey ise, 19. yüzyıl boyunca Paris’i meşgul edecek olan devrimler silsilesiydi. Bu yazıda ise okura bahsi geçen...
Avrupa’da meydana gelen modernleşmenin temelleri Halil İnalcık’ın da dediği gibi İtalya’da aranmalıdır. Batı Avrupa’da Ortaçağ feodalizmi, yapısı ve ömrü bakımından tamamlandıktan sonra mutlakiyetçi krallıkların toprakları, modern devletler çatısı altında erimiştir. Günümüz İtalya sınırları 5. ve 19. yüzyıllar arasında birçok devlet tarafından parçalanmış olarak yönetilmekteydi. Bu parçalanmış devletlerin birbirinden farklı yönetim şekilleri vardı. Köken olarak bu yönetim şekilleri kıta Avrupası’nı büyük ölçüde etkilemiş, önemli devletler ortaya çıkmıştır. 13. yüzyıl İtalyası Papalık ve Hohenstaufen Hanedanlığı arasındaki mücadeleye şahit olmuştur. Hanedanlığın soyundan gelen Sicilya Kralı ve Kutsal Roma İmparatoru olan II. Friedrich’in...
1800 yılında dünyaya gelen Helmuth von Moltke, yaptığı çeşitli görevlerden sonra 1858 yılında Prusya Krallığı’nın Genelkurmay Başkanı olmuştur. Prusya’da gerçekleştirdiği askeri reformlarla 1866’da Avusturya’ya ve 1870-71’de Fransa’ya karşı büyük zaferler kazanmış ve fevkalade büyük bir komutan olduğunu ispatlamıştır. 1888’e kadar Genelkurmay Başkanı görevinü sürdüren Moltke, 1891 yılında hayata gözlerini kapayana kadar üst kademelerde ülkesine hizmet etmeyi sürdürmüştür. Helmuth von Moltke, genç bir subayken Prusya-Osmanlı yakınlaşmasının bir göstergesi olarak 1836-1839 yılları arasında Osmanlı ordusuna hizmet etmiştir. Esas görevi İstanbul’un ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinin haritalarını çıkartmak olan Moltke, ülkenin pek çok yerini...
29 Mayıs 1453’te Osmanlı Türkleri tarafından fethedilen Konstantinapolis, zamanının en ünlü şehri idi. Aynı zamanda bin yıldır süregelen bir imparatorluğun baş şehri, Greklerin ayakta kalan bu devletinin son parçası idi. Şehrin İstanbul’a dönüşümü ile Osmanlı’nın başkentinde yaşayan Rumlar yerinden edilmemiş hatta dini liderleri olan Patrik’e geniş yetkiler verilmişti. Türkler ile Rum tebaa yüzyıllarca huzur içinde yaşamayı bildi. 1789’da patlak veren Büyük Fransız Devrimi, Osmanlı topraklarına Balkanlar üzerinden taşındı. İmparatorluğa baş kaldıran ilk topluluk 1803 yılında Sırplar oldu ancak yeterli kamuoyu oluşturamayan Sırplar, biraz daha bekleyecekti. 1821’de başlayan ve yaklaşık on yıllık bir kargaşa sonucunda devletlerini...
Winston Churchill bu cümleyi Kral VI. George’un 6 Şubat 1952 tarihinde vefatı üzerine yaptığı konuşmada sırasında kullanmıştır. Churchill bu sözü, şahit olduğu ve etkisi altında kaldığı Viktoryen döneme binaen söylemiş olması Britanya tarihinin en güçlü hükümdarlarından biri olan Kraliçe Victoria portresini karşımıza çıkarmaktadır. Avrupa’nın 19. yüzyılda, denizlerde en güçlü devleti haline gelen Büyük Britanya ve İrlanda Birleşik Krallığı’nın hükümdarı IV. William’ın 20 Haziran 1837 tarihinde vefatı üzerine yeğeni olan ve ”Avrupa’nın Büyükannesi” lakabı ile bilinecek Victoria, 18 yaşında tahta çıkmıştır. İngiltere Kralı III. George’un dördüncü oğlu olan Kent Dükü Edward ve Saxe-Coburg-Saalfeld (Gotha) Dükü’nün kızlarından olan Mary...
Liman von Sanders, 14 Aralık 1913 yılında Osmanlı İmparatorluğu ve Alman İmparatorluğu arasında yapılan bir ordu modernizasyonu anlaşması kapsamında Alman Askeri Misyonu’nun başı olarak İstanbul’a geldi. Daha sonradan Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine 5. Ordu Komutanı olarak Çanakkale ve Yıldırım Orduları Komutanı olarak Filistin ve Suriye Cepheleri’nde Osmanlı Ordusuna hizmet etti. 1918 Ekim’inde İtilaf Devletleri ile ateşkes imzalanması üzerine de Osmanlı’daki vazifesini tamamlayıp anayurdu olan Almanya’ya geri döndü. Biz de bu yazıda, Liman Paşa’nın Osmanlı’da kaldığı beş yıl boyunca hatıratına Osmanlı İmparatorluğu ve Türkler hakkında söylediği 10 sözü derledik. İyi okumalar. Çanakkel Deniz Savaşı’nda İtilaf Devletleri’nin...
Halifelik Kurumunun Tarihsel Gelişimi Osmanlı İmparatorluğu’nun yüzyıllar boyunca önemli bir dini kurumu olarak varlığını sürdürmüş olan halifelik kurumunun kökeni ve temeli, imparatorluğun kuruluş döneminin son yıllarına kadar dayanmaktadır. Bu önemli kurum, devlet yapılanmasında dini bir mekanizma olarak ortaya çıkması ile birlikte, kimi zaman devletin siyasi kararlarının alınmasında da etkili bir kurum haline gelmiştir. Halifelik kurumunun ortaya çıkış sürecinden bahsetmeden önce “halife” sözcüğünün kökenini incelemekte fayda vardır. Halife sözcüğü, Arapça’daki half kökünden türetilmiş olmakla birlikte, birine vekalet etme, ardılı olma anlamlarına gelmektedir. Ardıl olma anlamındaki halife kelimesi, kendilerini İslam devleti olarak...
Tarih kitaplarının anlatılarında Doğu Roma İmparatorluğu’nun 1453’te yıkılması ile son bulan Orta Çağ dönemi hakkında birçok değerlendirme ve döneme dair sayılamayacak kadar fazla bilginin varlığı göze çarpmaktadır. Bu dönem “Avrupa” kimliğinin şekillenmesinde bir geçiş dönemi niteliğinde olmakla birlikte, sıklıkla bahsedildiği üzere kilise-kral-derebeyi arasında bir güç mücadelesi üçgeninde değerlendirilmiş ve “birey” kavramı “devlet çıkarından” daha geri plana atılmıştır. Kısıtlı şekillerde kral tarafından bireylere tanınan hakların varlığından bahsedilse de bu haklar modern anlamda toplumsal hareketler sonucunda kazanılan haklar şeklinde değildir. Orta Çağ’ın karanlık atmosferini savaşlar, kıtlıklar ve salgın hastalıklar oluştururken...
Tarih bir hikâye anlatısı veya kronoloji değildir. Uluslararası olguların, devlet politikalarının ve davranışlarının, güncel olayların incelenmesinde ve açıklamasında tarihsel derinliğe inerek geçmişin bilgisine ulaşmak ve ondan yararlanmak sadece gerekli değil, aynı zamanda zorunluluktur. Tarihin tüm evrelerinde uluslararası aktörler dünya zenginliklerini kendi menfaatleri için kullanmayı ve yararlanmayı öngören politikalar üretmişlerdir. Sistemin özelliklerine bağlı olarak bazen bir, bazen de birden fazla oyuncu zenginlikler üzerinde diğerlerine oranla daha fazla hakimiyet kurma olanağı bulmuştur. Stratejik, jeopolitik yerler üzerinde hakimiyet kurmaya yönelen, hegemonyalarını güçlü zemin üzerine inşa eden ve söz konusu hatlar...

Son kaynaklar

Forum istatistikleri

Konular
3,863
Mesajlar
4,536
Üyeler
455
Son Üye
LenoreCent

Kaynak istatistikleri

Kategoriler
26
Kaynaklar
1,605
İndirilme
43,323
Disk kullanımı
972.4 GB
Geri
Yukarı Alt
Community platform by XenForo® © 2010-2024 XenForo Ltd.1